Kıbrıs Cumhuriyeti ile İsrail arasında 1998’de imzalanan “Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması”, bugün Simon Aykut davası nedeniyle yeniden gündeme geldi.
Uluslararası tahkim sürecine taşınan dava, Rum Yönetimi ile İsrail arasında diplomatik bir krize dönüşme potansiyeli taşıyor.
1.1 Milyar Dolarlık Tazminat Talebi
Simon Aykut’un avukatları, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin söz konusu anlaşmayı ihlal ettiği gerekçesiyle uluslararası tahkim mahkemesine başvurdu. Tahkimde, Rum Yönetiminden 1.1 milyar dolarlık tazminat talep ediliyor. Rumların itirazlarına rağmen, tahkim mahkemesinin davayı görmeyi kabul etmesi, Rum tarafı açısından büyük bir kayıp olarak yorumlanıyor.
1998 Anlaşmasının Kritik Hükümleri Kıbrıs-İsrail anlaşması yatırımcıları çok geniş bir koruma altına alıyor:
• Madde 2 – Yatırımların Teşviki ve Korunması: Taraf devletler, birbirlerinin yatırımcılarını teşvik etmeyi ve yatırımlarına tam koruma sağlamayı taahhüt ediyor.
• Madde 3 – Adil ve Eşit Muamele: Yatırımcılara ayrımcı olmayan, adil ve eşit muamele yapılması gerekiyor. “En elverişli ulus” ilkesi uyarınca, üçüncü ülkelere sağlanan avantajlar İsrailli yatırımcılara da sağlanmalı.
• Madde 4 – Kamulaştırma: Yatırımlar, kamu yararı dışında kamulaştırılamaz. Böyle bir durumda derhal ve adil tazminat ödenmesi şart koşuluyor.
• Madde 5 – Transfer Hakkı: Yatırımcılar kar, faiz, temettü gibi gelirlerini serbestçe yurtdışına transfer edebilmek zorunda.
• Madde 9 – Tahkim: Yatırımcı ile devlet arasında doğacak uyuşmazlıklar, altı ay içinde çözülemezse, ICSID veya UNCITRAL usullerine göre uluslararası tahkim yoluna taşınabiliyor.
Bu hükümler ışığında, İsrailli yatırımcıların haklarının ihlal edildiğini öne süren Aykut’un avukatlarının eli oldukça güçlü görünüyor. Rum Yönetiminin Çıkmazı Davanın seyri Rum tarafını ciddi bir ikilemle karşı karşıya bırakıyor. Rumlar ya:
1. İhlali kabul edip 1.1 milyar dolarlık tazminat ödeyecek, 2. Ya da “Kuzey bizim yetki alanımızda değil” diyerek sorumluluktan kaçmaya çalışacak. Ancak ikinci seçenek, Rumların bugüne kadar uluslararası platformlarda savunduğu “Ada’nın tek egemen gücü biziz” söylemini temelden sarsacak.
KKTC İçin Stratejik Avantaj Dava sürecinin en kritik yansımalarından biri ise KKTC açısından ortaya çıkıyor. Eğer Rum Yönetimi tahkimde “Kuzey’de yetkim yok” savunmasına başvurursa, bu durum fiilen Kuzey’deki egemenliğini tanımadığını gösterecek. Böyle bir tablo, mülkiyet ve mal davaları başta olmak üzere, Kıbrıs Türk tarafına uluslararası hukukta güçlü bir argüman sağlayabilir.
İsrail Boyutu: Diplomatik Kriz Kapıda
Bu dava yalnızca Kıbrıs iç meselesi değil, aynı zamanda Kıbrıs-İsrail ilişkilerini de tehdit ediyor.
Enerji iş birliklerinin ve Doğu Akdeniz’deki bölgesel dengelerin hassas olduğu bir dönemde, tahkim sürecinin iki ülke arasında diplomatik krize yol açması ihtimali giderek büyüyor. Simon Aykut davası, 1998’de imzalanmış bir yatırım anlaşmasını uluslararası gündeme taşıyarak yalnızca hukuk değil, aynı zamanda siyaset ve diplomasi sahnesinde de önemli sonuçlar doğurmaya aday görünüyor.