Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Görevlisi ve Moleküler Biyoloji ve Genetik Uzmanı Havva Özgen Kılgöz, 2020-2021 Akademik Yılı dolayısıyla DAÜ Diş Hekimliği Fakültesi için bir açılış bildirgesi kaleme aldı. “NOBEL: GEÇ KALINMIŞ TEŞEKKÜR.” başlıklı bildirgede şu ifadelere yer verildi:

“2020 Nobel Ödülleri sahiplerini buldu. İki kadın bilim insanı, Emmanuelle Charpentier ve Jennifer A. Doudna, CRISPR-Cas genom düzenleme tekniğinin geliştirilmesine verdikleri emekler için Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldüler. Bu cümleler, ajansların son dakika olarak geçtiği bir haber gibi duruyor değil mi? Şanslıysanız, senede bir gün servis edilen bu haberi, televizyon ya da radyo aracılığıyla duymuş olabilirsiniz. Peki, nedir bu Nobel Ödülü? Kimlere hangi sebepten dolayı verilir? Gelin hep beraber yazılı ve sözlü medya tarafından gereken önemin verilmediği Nobel Ödülü’nü detaylıca irdeleyelim ve bilim ile araştırmacı gazeteciliğin gücünü birleştirelim. 

Nobel Ödülü
Geçmişi 120 yıl öncesine dayanan bu prestijli ödül, insanlığa hizmet veren bilim insanlarını ödüllendirmek için, dinamitin mucidi İsveçli bilim insanı Alfred Nobel’in vasiyeti üzerine başlatılmıştır. 1896 yılında ölen Alfred Nobel, ardında 355 patent ve yıllar süren emeklerinin karşılığında bilim zihni ile sanayiyi geliştiren sayısız buluş bırakmıştır. Sadece bilime değil, edebiyat, sanat ve barış konularına da ilgisi olan Nobel’in kendi şiirleri ve dramatik eserleri de bulunmaktadır. Kurduğu şirketlerin çoğu hala dünya ekonomisinde önemli endüstriyel şirketler arasındadır. Nobel, 1896’da hayata gözlerini yumarken en büyük mesajını da vermiştir. Ömrünün çoğunu bilime adamasının yanı sıra tüm servetini de Fizik, Kimya, Fizyoloji veya Tıp, Edebiyat ve Barış Ödülleri’nde kullanılması için vasiyet bırakmıştır. Ölümünün ardından yıllar geçse de bilime yaptığı katkılar, ardında bıraktığı buluşlar ve değerler sayesinde hiç unutulmamıştır. 

Pamuk ve Sancar
Dünyadaki en prestijli ödül olan Nobel Ödülü’nün altında yatan koskoca maneviyat, sadece bu ödüle layık görülmüş kişiler için değil tüm bilim insanlarına verilmiş ve verilmeye devam edilen büyük bir armağandır. 2006 yılında bizleri gururlandıran Türk yazar Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi olmuştur. Pamuk, bu ödülü alan ilk Türk yazar olarak tarihe geçmiştir. Bu olağanüstü başarılar takdir edilmeye değerdir. Bunun en güzel örneklerinden bir diğeri olan çok değerli bilim insanı Aziz Sancar, Türkiye’nin Mardin şehrinde doğup büyümüş, çok zorlu şartlarda eğitimini tamamlamış, daha sonraki yıllarda DNA onarımı üzerine yaptığı çalışmaları ile 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülmüştür. Bu durum tüm Türk bilim insanlarına gurur kaynağı ve umut olmuş; ne şartlarda olursa olsun başarının imkansız olmadığı, büyük başarıların ancak çok çalışma, yaratıcılık ve gayret ile ortaya çıkacağı açıkça gösterilmiştir. 
Marie Curie
Nobel Ödülü almaya hak kazanmış ilk kadın olan Marie Curie, 1903 yılında fizik alanında yaptığı çalışmalar ile o dönem adından sıkça bahsettirmiştir. Bundan 8 yıl sonra ise, Nobel Kimya Ödülü’ne de layık görülmüştür. 20. yüzyıldaki en büyük gelişmelerden biri olan DNA’nın moleküler yapısının keşfindeki katkıları ile bilinen Rosalind Franklin, kariyerinin zirvesinde iken yaptığı çalışmalar esnasında maruz kaldığı radyasyona bağlı olarak kansere yakalanmış ve hayatını kaybetmiştir. Kendisi, X-ışını analizine büyük katkılarda bulunup, DNA’nın çift sarmallı yapısına ilişkin ilk X-ışını fotoğraflarını ortaya çıkarmıştır. Franklin yaşasaydı, 1962 yılında verilen Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü Francis Crick, James Watson, Maurice Wilkins ile paylaşacaktı. 

Ödüllerini Alamayan Bilim İnsanları
Bunların yanı sıra tarihte öyle durumlar olmuştur ki, Nobel Ödülü’nü kazanan bilim insanları siyasi nedenlerin bir sonucu olarak hükümetlerin engellemesi sebebiyle ödüllerini alamamıştır. Örneğin, Adolf Hitler Hükümeti’nin 1938 ve 1939 yıllarında Richard Kuhn (Kimya, 1938), Adolf Butenandt (Kimya, 1939) ve Gerhard Domagk (Fizyololji veya Tıp, 1939)'ın ödüllerini almasına izin vermedikleri tarihin karanlık sayfalarına yazılmıştır. Ülkeler arası gerginliğin bilimi etkisi altına aldığı yıllar da olmuştur. O yüzdendir ki daha sonraki yıllarda da birçok bilim insanı siyasi baskılar yüzünden ödüllerini alamamış veya reddetmiştir. Ayrıca II. Dünya Savaşı döneminde Nobel Ödülleri verilememiştir. 

Nobel Ödülü geleceğe ve yeni başlangıçlara ışık tutan insanlara verilir. Tarihte Rosalind Franklin gibi, yaşam süresi içinde almayı hak ettiği ödülü göremeyenler de olmuştur. Aziz Sancar ise 1970’li yıllardan beri çalıştığı konular üzerine, yıllar sonra 2015 yılında Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülmüştür. Nobel Ödülü almaya hak kazanmış bilimsel çalışmalar genellikle hemen değil, belli bir bilimsel olgunluğa eriştikten sonra verilen bir tür Geç Kalınmış Teşekkür’dür.

“Bilimin Işığında Çalışmalarımızı Sürdürüyoruz”
Pandemi sürecini yaşadığımız bu sıkıntılı günlerde, bilimsel çalışmaların önemi toplumun her kesimi tarafından idrak edilmiştir. Bu bağlamda, toplumları ileriye taşıyacak yegâne şeyin BİLİM olduğunu düşünüyor ve ülkemizde de bilimsel çalışmaların daha fazla desteklendiği, teşvik edildiği günler diliyoruz. Kim bilir, ilerde belki de Nobel Ödülü bizlerden birinin olur! Eğitime başlayan Diş Hekimliği Fakültemiz, hiç yılmadan sorumluluğunun bilinciyle bilimin ışığında tüm DAÜ ailesi gibi çalışmalarını sürdürmektedir. Hatırlanmayı hak eden tüm bilim insanlarımıza, verdikleri emekler, kendi hayatları pahasına yaptıkları büyük fedakarlıklar, hiç yılmadan zorlu koşullarda verdikleri mücadeleler için sonsuz teşekkürler!”