Doğu Akdeniz Üniversitesi Kıbrıs Politikalar Merkezi (DAÜ-KPM) ile DAÜ İşletme ve Ekonomi Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün iş birliği ile DAÜ’de gerçekleştirilen seminerde, Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Emre İşeri, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler hakkında bir seminer verdi. “Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Dolanmış Enerji Güvenliği Kaygıları ve Kıbrıs Sorunsalı” başlıklı seminerin moderatörlüğünü yapan DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve DAÜ-KPM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen, gerçekleştirdiği açılış konuşmasında Prof. İşeri’yi ve çalışmalarını katılımcılara tanıttıktan sonra konunun güncel önemine dikkat çekti ve sözü Prof. İşeri’ye bıraktı.

“Oyun Değiştirici Keşifler”
Sözlerine Doğu Akdeniz’de yaşanan enerji gerilimi ile uluslararası çerçeve arasındaki ilişkiye vurgu yaparak başlayan Prof. İşeri, Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeleri uluslararası sistem boyutunda ele alındığında ülkelerin birbirleriyle örtüşen ve çatışan siyasi ve iktisadi çıkarlarının etkili olduğunu ifade etti. 2009 yılında İsrail’in, 2011 yılında Kıbrıs’ın ve 2015 yılında Mısır’ın etrafında gerçekleştirilen enerji keşiflerinin bölgede oyun değiştirici olduğunu ifade eden Prof. İşeri, bu keşiflerin Avrupa Birliği’nin (AB) temelini oluşturan 1952 Avrupa Kömür Çelik Topluluğu gibi bir bölgesel işbirliği ve barış projesi için büyük bir fırsat olmasına rağmen işleri çok daha karmaşık yaptığını, bunun temel sebeplerinden birinin ise uluslararası sistem düzeyinde büyük güçler arasında çıkar uyuşmazlığının meydana getirdiği etki ve sorunun kendi tarafları açısından araçsallaştırılması olduğu sözlerine ekledi. Prof. İşeri, bu bağlamda, AB’nin Türkiye’ye yaptırım tehdidinde bulunduğunu ve bunu bir araç olarak kullanarak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e yönelik pozisyonunu değiştirmeye çalışmasını eleştirdi.
“Tansiyon Düşmüyor”
Enerji meselelerinin günümüzde neden askerileştiğini anlamak için uluslararası çerçevenin anlaşılması gerektiğini vurgulayan Prof. İşeri, bu bağlamda kırılma yaratan bazı tarihlerin önemini vurguladı. Prof. İşeri devamla, 1990’lı yıllarda Kıbrıs’ta S-300 krizi gibi gerilimlerin giderek arttığını ve 1999 Helsinki toplantısında Türkiye’nin AB üyelik adaylığının kabul edilmesine rağmen tansiyonun düşmediğini belirtti. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidara geldiği 2002 ile 2006 yılları arasında Türkiye dış politikasının Avrupalılaşma yaşadığına dikkat çeken Prof. İşeri, AKP’nin bu dönemde Kıbrıs sorununu Türkiye’nin AB üyeliği ve bölgesel politikaları önünde bir engel olarak görerek geleneksel Türk dış politikasından ayrıldığını ve meseleyi güvenlik gündeminden çıkararak yeni bir Kıbrıs politikası adapte ettiğine işaret etti. Prof. İşeri konuşmasına devam ederek, 2004 yılında referandumu gerçekleştirilen Annan Planı’nın çözüm için bir alternatif olduğunu, ancak Kıbrıs Rum tarafının plana hayır diyen taraf olmalarına rağmen adanın tümünü temsil ederek AB’ne tam üye olurken; Kıbrıs Türk tarafının ise plana evet diyen taraf olmasına rağmen ambargoların devam ettiğine dikkat çekti. 

“Baskılar Yapıldı”
2005 yılında Türkiye’ye Gümrük Birliği ek protokolünü genişleterek Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanıması için baskılar yapıldığını ve 2006 yılının Aralık ayında ise Türkiye’nin AB üyeliği için gerekli olan sekiz başlığın müzakeresinin askıya alındığını ifade eden Prof. İşeri, bu tarihten sonra Türkiye’nin dış politikasının “Avrasyalılaşma”ya başladığını vurguladı. Prof. İşeri Arap ayaklanmalarının yükseldiği ve Türkiye ile İsrail arasında Mavi Marmara krizinin yaşandığı 2011 yılında ise Avrasyalılaşma yöneliminin yükselmesinin Türkiye’nin enerji keşiflerine karşılık yaklaşımını ve bölgeye bakış açısını şekillendirdiğini ifade etti. 

Türkiye’nin itirazlarına ve tezlerine aykırı bir şekilde konunun uluslararası arenada dile getirilmesini değerlendirilen Prof. İşeri, Türkiye açısından Libya ile yapılan anlaşmanın özellikle başta Mısır olmak üzere diğer bölge ülkeleri ile de yapılması gerekliliğini savundu. Özellikle DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencilerinin ve öğretim üyelerinin katılım gösterdiği seminerin soru cevap kısmında gelen bir soru üzerine Rusya’nın ucuz gazı karşısında Doğu Akdeniz gazının rekabet edebilirliğini değerlendiren Prof. İşeri, bölünmüş ülkelerde konunun enerji boyutunu aşarak egemenlik bağlamında değerlendirildiğine dikkat çekti.