Halkın Partisi (HP) Milletvekili Erek Çağatay, vakaların hızla artarken bir taraftan da açılım yapıldığını belirterek, “Tabii ki açılım yapılmalı ancak gerekli önlemler de alınmalı” dedi. 
Çağatay, koyulan kurallara uyulmasının sağlanması gerektiğini, denetim bacağındaki eksikliğin her alanda kendini gösterdiğini belirtti. Otokontrolün ortadan kalktığını söyleyen Çağatay, halkın kuralları sahiplenmediğini, ilk kapanma döneminde maske-mesafe-hijyen kuralları gayet iyi uygulanırken, bugün uygulanmadığını dile getirdi. 
Çağatay, “Hükümet ortaklarının iç tartışmalarının gündemi meşgul etmesinin de zafiyet yarattığını” savundu. 
HP’den yapılan açıklamaya göre Erek Çağatay, katıldığı televizyon programında açıklamalarda bulundu. 
“BÖYLE BİR BABANIN OĞLU OLMAK BÜYÜK BİR GURUR KAYNAĞI”
Çağatay, 3 Nisan’da 32. ölüm yıldönümünde anılan babası, aynı zamanda KKTC’nin ilk Başbakan’ı Mustafa Çağatay’ı henüz daha 15 yaşındayken kaybetmenin kendisi için derin bir üzüntü, büyük bir kayıp olduğunu söyledi.
Çağatay, böyle bir babanın oğlu olmanın büyük bir gurur kaynağı olduğunu belirtti. HP Milletvekili Erek Çağatay, babası Mustafa Çağatay’ı şu sözlerle anlattı: 
“Siyasetçi kimliğinden önce bir babaydı. 15 yaşımda babamı kaybetmek benim için derin bir üzüntüdür. Böyle bir babanın oğlu olmak da büyük bir gurur kaynağıdır, ismini taşımak da ayrı bir sorumluluktur. Mustafa Çağatay 1937 doğumlu. Kıbrıslı Türklerin sıkıntılar yaşadığı dönemde ailesinin eğitime verdiği önemle birlikte hukuk eğitimi almış, genç yaşta halkına faydalı olmak için Türk Mukavemet Teşkilatı üyesi olmuş, 1964’de 2. Pilevne olarak adlandırılan Limasol direnişinde görev almış, Rum saldırganlarına geçit verilmemesi için babam ve tabii ki mücahitlerimiz büyük bir direniş örneği göstermiş.
Avukatlık yazıhanesini açmak için de büyük mücadele vermiş. Çünkü zamanın Rum liderliği bu girişimlere izin vermiyordu ama bunu da yapabilmiş. Bizler ailelerimizin anlattığı hikayelerle büyüdük, o nedenle de yaşarmış gibi hissediyoruz. 1970’de Limasol’da cemaat meclisi üyesi olarak seçilmiş ve milletvekili olarak görev yapmaya başlamış. 1974’te Rumlar tarafından Kıbrıslı Türklere yapılan saldırılar nedeniyle yine Limasol’da bir direnişte görev almış. 20 Temmuz Mutlu Barış Harekatı’yla Türk askerinin adaya çıkması ve Rum askerlerinin esir alınması neticesinde, Lefkoşa karargahından Limasol karargahına haber verilerek, daha fazla şehit verilmeden esir mübadelesi yapılacağı bilgisi verilmesi üzerine teslim olunuyor. Babam da esirlerle birlikte 100 gün esir kampında bulunuyor. Cemaat Meclisi üyesi olduğu için kampta bulunmayabilirdi ama Mustafa Çağatay bunu reddederek esir kampında kalıyor. Ben 28 Temmuz 1974’te doğduğumda ablam 4, ağabeyim 8 yaşındaydı ama babam buna rağmen son esir kamptan ayrılıncaya kadar kalmaya devam etmiş. Bunları babamdan değil, onunla birlikte esir kalan arkadaşlarında dinledim. Orada kalmasının en büyük nedenlerinden biri, merkez Lefkoşa’yla irtibatı sağlayabilmek, diğeri ise kamptaki Kıbrıs Türkü’ne kötü muameleyi engelleyebilmektir. Birleşmiş Milletlerle temasının olması nedeniyle oradaki esirlerin kayıt altına alınmasını sağlamış ve belki de toplu bir katliamın yaşanmasını engellemiştir. Bunlar tarihe not düşülmesi gereken noktalardır.”
“TARİHİ OLAYLAR KAYIT ALTINA ALINMALI VE YAŞADIKLARIMIZ DÜNYAYA ANLATILMALIDIR”
Tarihi olayların kayıt altına alınması gerektiğini belirten Çağatay, Kıbrıs Türk halkının hangi mücadelelerden sonra bugünlere geldiğini, bu topraklara tutunduğunu, hayatta kalıp hak ve menfaatlerini nasıl koruduğunu tarihin yazması gerektiğini kaydetti. 
Yaşanan sıkıntıların, insan haklarının nasıl çiğnendiğinin dünyaya da duyurulması gerektiğine işaret eden Çağatay, bu konuda üniversitelerin ilgili bölümlerine de görev düştüğünü, var olan çalışmaların artırılması gerektiğini söyledi.
Çağatay, “En önemli insan hakkı, yaşam hakkıdır. Bizim yaşama hakkımız elimizden alınmaya çalışılıyordu. Sıkıntılarımız 1930’lu yıllardan, hatta belki öncesinden beri devam ediyordu. Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesini dünyaya yansıtmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Yurtdışında lobiciliğin daha iyi, daha verimli yapılması gerektiğinin altını çizen Çağatay, “Özellikle İngiltere, Avustralya ve Türkiye’de güçlü diasporamız vardır. Bu diasporamızı harekete geçirerek lobicilik faaliyetini daha fazla görünür kılarak sesimizi daha iyi duyurabilir ve haklı davamızı dünyaya anlatabiliriz” diye konuştu. 
“HÜKÜMETTEKİ DENETİM EKSİKLİĞİ HER ALANDA KENDİNİ GÖSTERİYOR”
Pandemiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Milletvekili Çağatay, “HP’nin hükümette bulunduğu dönemde kriz yönetiminde daha başarılı olunduğunu, alınan kararlara halkın daha çok uyduğunu söyledi, bunun nedeninin ise halkın duyduğu güven olduğunu” söyledi.  
Mevcut hükümetin karar almakta geciktiğini, Sağlık Üst Kurulu’nun ocak ayının başında yaptığı “Kapanalım” çağrısına da kulak asılmadığını savunan Çağatay, “Belki o zaman kapanılsaydı salgın daha çabuk kontrol altına alınabilirdi. Açılım da daha çabuk olabilirdi” dedi. 
Geldiğimiz noktada vakaların hızla arttığını belirten Çağatay, bir taraftan da açılımın yapıldığına dikkat çekerek şu ifadeleri kulandı: 
“Tabii ki açılım yapılmalı ancak gerekli önlemler de alınmalı. Koyulan kurallara uyulması sağlanmalı. Denetim bacağındaki eksiklik her alanda kendini gösteriyor; bunlardan biri de sağlıktır. Otokontrolümüz ortadan kalkmış durumda. Şu an halkta koyulan kuralların sahiplenildiğini görmüyorum. İlk kapanma döneminde yeni normalin maske-mesafe-hijyen kuralları gayet iyi uygulanırken, bugün uygulanmadığını üzülerek görüyorum. Hükümet ortaklarının iç tartışmalarının gündemi meşgul etmesi de zafiyet yaratıyor.”