Kıbrıs Türk Tabipler Birliği (KTTB), bir gazetede çıkan ve domuz gribi salgını olduğunu ima eden haber üzerine açıklama yaparak, her gribin domuz gribi olmadığını kaydetti.

KTTB tarafından yapılan yazılı açıklamada, yerel bir gazetenin talebi üzerine Birlik tarafından yapılan açıklamanın yayımlandığı ancak haberdeki bilgilerin gazeteye iletilen bilgilerden farklı olduğu belirtildi.

Açıklamada, “Haber içeriğindeki bilginin düzeltilmesi için ilgili gazete ile irtibata geçilmiş olup, şimdiye kadar olumlu veya olumsuz bir yanıt alınamamıştır. Toplumun güvenilir ve bilimsel bilgiye ulaşımını sağlamak adına kış mevsiminde artış yaşanan solunum yolu enfeksiyonları ile ilgili açıklama yapmayı gerekli gördük” denildi.

Her yıl kış mevsiminde solunum yolu enfeksiyonlarının arttığının ve özellikle risk gruplarında bazı solunum yolu virüslerinin önemli risk oluşturduğunun kaydedildiği açıklamada, “Bunların başında İnfluenza virüsleri, Respiratuar Sinsityal Virus ve Corona virüsleri salgın niteliği kazanabilmesi yönünden önemlidir. PCR yöntemleri ile tiplendirilme yapılarak toplumda baskın görülen türler belirlenmektedir” ifadeleri kullanıldı.

Kuzey Kıbrıs’ta da solunum yolu enfeksiyonlarının mevsim değişiklikleri ile birlikte beklenen artışta izlendiğinin bildirildiği açıklamada, toplum içi dolaşan türlerin tespit çalışmalarının devam ettiği aktarıldı.

-“Maske kullanımı, kişisel mesafenin korunması ve el hijyeninin sağlanması en temel korunma yöntemleridir”

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Bu noktada bir takım sağlık kuruluşları ve hekimlerin PCR işlemi uygulamadan sadece antijen testleri ile hastalara ‘Domuz Gribi’ tanısı bildirdiklerini gözlemlemekteyiz. Domuz gribi salgını olduğunu ima eden bir haber ve yanlış yönlendirme ile halkımızda ‘Domuz Gribi Salgını’ paniği oluşacağı kaygısı içerisindeyiz.

Sağlık Bakanlığı bünyesinde yapılan tiplendirme çalışmalarında Domuz Gribi olarak bilinen İnfluenza A H1N1 türünün toplum içi yayılımı son derece düşüktür. Baskın tür tespit çalışmaları halen devam etmektedir. Avrupa’da Kasım ayında yayınlanan raporda baskın İnflunza A türünün H3N2 olduğu belirtilmiştir. Domuz gribi olarak bilinen H1N1 türünün sıklığının önceki yıllara oranla %35 oranında daha az olduğu ifade edilmiştir. Antijen testleri ile sadece İnfluenza A veya B virüsünün varlığının tanısı konulabilmektedir. Tiplendirme işlemi sadece PCR işlemi ile yapılabilmektedir. Bu nedenle hızlı antijen testleri ile ‘Domuz Gribi’ tanılarının bildirimi yanlış bir ifade olup halkı yanlış yönlendirmeye neden olacağı açıktır. Bu yaklaşımlardan kaçınılması gerekmektedir. Doğru ifade olarak ‘influenza virüsü A/B’ veya ‘Grip virüsü’ kullanılması önerilmektedir.

İnfluenza virüsü önemli bir solunum yolu enfeksiyonu etkeni olmasına rağmen, aşılı kişilerde mortalite-morbidite oranlarının düştüğü bilimsel olarak kanıtlanmıştır. 5 yaş altı, özellikle 2 yaş altı çocuklar, 65 yaş üstü, evde bakım yapan kişiler, hamile ve hamilelik planı olanlar, savunma sistemi yetersiz olanlar, kalp, böbrek, karaciğer, diyabet, astım vb. kronik hastalığı olanlar, vücut kitle indeksi 40 üstü olan obezler ağır enfeksiyon açısından risk altındadırlar.

İnfluenza; burun, boğaz ve akciğerde enfeksiyona neden olur. Grip başlangıcında burun akıntısı, hapşırma ve boğaz ağrısı ile başlayıp ilerleyebilir. Ateş, kas ağrısı, titreme, terleme, baş ağrısı, öksürük, nefes darlığı, gözlerde kızarıklık gibi semptomlar gelişebilir. Morarma, aşırı sıvı kaybı, göğüs ağrısı, baş dönmesi, havale geçirme, nefes almada zorlanma olması  halinde mutlaka acile başvurulmalıdır. Semptomu olan risk grubu kişilere hekim tarafından verilecek anti-viral tedavi ile semptom süresi ve ağır enfeksiyon önlenebilmektedir.

Diğer benzer solunum yolu viral enfeksiyonlarında olduğu gibi kalabalık ortamlarda maske kullanımı, kişisel mesafenin korunması ve el hijyeninin sağlanması en temel korunma yöntemleridir. Ayrıca semptomu olan ve tanı almış kişilerin kendilerini izole etmesi hem sevdiklerini ve toplumu koruma açısından oldukça önemlidir.”

Açıklamada, Sağlık Bakanlığı süveyans verilerinin düzenli olarak kamuoyu ile paylaşmasının ve sağlık kuruluşları ile hekimlerin hastaları ve toplumu doğru terminoloji ile bilgilendirmelerinin, oluşan bilgi kirliliğinin önlemesi açısından önemine vurgu yapılarak, yeni yıla girilirken solunum yolu enfeksiyonu olanların toplu yerlere gitmemesi, kendilerini izole etmeleri ve mümkün olduğu kadar az kalabalık eğlencelerin tercih edilmesi önerildi.