Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Asım Akansoy, hükümetin son dönemde imzaladığı protokollerin kamu yararını tehlikeye attığını belirtti.
Akansoy yazısında şu ifadelere yer verdi:
“Hükümetin son dönemde ısrarla dayattığı ‘ikili protokoller’, Kıbrıs Türk halkının yasal düzenini, kurumsal yapısını ve kamusal çıkarını ciddi biçimde tehdit ediyor. Yasalara uygunluğu tartışmalı bu adımlar, yalnızca devlet kurumlarını değil, kendi uzmanlarımızı, çalışanlarımızı ve yerel yatırımcılarımızı da devre dışı bırakıyor.
Henüz gelişmekte olan ve dünya ile entegrasyon sürecinde kırılgan bir yapıya sahip olan kurumlarımızın korunması, desteklenmesi ve öncelikli olarak güçlendirilmesi gerekirken; bu protokoller tam tersine, onları zayıflatan bir yön izliyor. Bu durum yalnızca bugünü değil, geleceğimizi de riske atıyor.
Bu sürecin son örneği, ‘Fiber Optik Altyapısının Geliştirilmesi’ adıyla gündeme gelen protokoldür. İhalesiz biçimde hazırlanmış, Meclis’e Anayasa’ya aykırı şekilde sunulmuş bu girişim, kamusal denetimi ve ülke iradesini hiçe sayan bir uygulamadır.
Elbette hızlı, kesintisiz ve çağdaş bir internet altyapısına duyulan ihtiyaç tartışmasızdır. Ancak bir hükümet, bu ihtiyacı karşılamak adına kendi yurttaşının haklarını, sektörün geleceğini ve kamu kaynaklarını tehlikeye atan bir düzenlemeye imza atamaz. Kamu yararı gözetilmeyen hiçbir teknoloji yatırımı, sürdürülebilir değildir.
İnternet Sağlayıcıları Birliği’nin raporu, durumun vahametini açıkça ortaya koyuyor:
• Protokol, ülkemizdeki haberleşme sektörünü fiilen ortadan kaldırarak Türk Telekom’u mutlak tekel konumuna getiriyor.
• Mevcut altyapıları kapatıyor, yerli sağlayıcıların faaliyetini yasaklıyor.
• Bilgi Teknolojileri ve Haberleşme Kurumu’nun (BTHK) yetkilerini elinden alıyor, Türk Telekom’u denetim dışı bırakıyor.
• Elektronik Haberleşme Yasası’nda tekele karşı yer alan tüm koruma maddelerinden Türk Telekom’u muaf tutuyor.
• Türkiye’de bile 3 milyar dolara ihale ile satılan imtiyaz hakkını, hiçbir bedel almadan Türk Telekom’a ‘hediye’ ediyor.
• Hem uluslararası hem ülke içi tüm iletişim kanallarında mutlak tekelleşme yaratıyor; dış bağlantılara ve üçüncü taraf erişimlerine yasak getiriyor.
• Bu yapı, aynı zamanda kamusal gelirlerin özel bir şirkete devri anlamına geliyor. Türk Telekom, Telefon Dairesi’nin tüm gelirlerini kontrol eder hale gelirken; kamulaştırma, enerji ve sistem odaları gibi yüksek maliyetli kalemleri ise KKTC Maliyesine yüklemektedir.
Bu maddeler, ortada yalnızca teknik bir altyapı projesi değil, kamusal egemenliği zayıflatan bir ekonomik ve yönetsel bağımlılık girişimi olduğunu açıkça göstermektedir.
Hükümetin bu tehlikeli adımdan derhal vazgeçmesi zorunludur. Bu sadece bir iletişim altyapısı meselesi değil; kamu iradesinin, veri güvenliğinin ve toplumsal çıkarın korunması meselesidir.
Bugün TEL-SEN Genel Başkanı Sayın Hakan Üredi ile yaptığımız görüşmede de aynı kaygılar paylaşıldı. Telefon Dairesi’nin güçlendirilmesi, kamusal veri güvenliğinin korunması ve kamu yararının öncelenmesi gerektiği noktasında hemfikiriz. Kamusal gücün yok sayıldığı hiçbir stratejik yatırım, halkın yararına olamaz.
Bu ülkenin geleceğini, denetlenemez ayrıcalıklara ve tekelleşmeye teslim etmek, hepimizin ortak kaybı olacaktır.”