Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Asım Akansoy, katıldığı programda Kıbrıs Türk siyasetinin yaşadığı dönüşümü, solun kimlik arayışını ve Kıbrıs sorununun yeni dinamiklerini değerlendirdi. Ülkenin uzun süredir belirsizlik ve yönsüzlük iklimine sürüklendiğini belirten Akansoy, bu süreçte solun da benzer bir kimlik aşınması yaşadığını söyledi.
Akansoy konuşmasında, özellikle son yıllardaki toplumsal ve siyasal değişimin sol hareketi zorladığını belirterek, “Kimliksizleşme dönemi oldu solda, kendini kaybetme dönemi oldu. Dünyanın solundan bahsediyorum. Ondan sonra yavaş yavaş ilkeli ve kurumsal adımlar kendini gösterdi, şekillendi” dedi.
“Kıbrıs Türk toplumu kendi iradesini güçlendirmek zorunda”
Kıbrıs Türk halkının iradesini güçlendirmeden, toplumsal varlığın sürdürülebilir olmadığını söyleyen Akansoy, mevcut siyasi yapının halkın ihtiyaçlarına cevap veremediğini vurguladı.
“Ortada ciddi bir yönsüzlük var. Siyasi irade halk iradesiyle bağını kaybettikçe toplumun güveni zedeleniyor” ifadelerini kullandı.
“Solun yeniden kendi değerlerine dönmesi şarttır”
Solun yalnızca muhalefet eden değil, topluma yol gösteren bir güç olması gerektiğini belirten Akansoy, solun temel değerlerinde yeniden birleşilmesi gerektiğinin altını çizerek şöyle konuştu:
“Sol, kendi iç tartışmasını tamamlamalıdır. Değerlerine, toplumsallığa, demokrasiye, eşitlik ve adalet söylemine yeniden dönmelidir. Bu, yalnızca ideolojik bir ihtiyaç değil; toplumun geleceği için zorunluluktur.”
“Kıbrıs sorunu, siyasi hesaplara kurban edilemez”
Kıbrıs sorununda uluslararası zeminde yaşanan değişimlere de değinen Akansoy, meselenin bir statüko değil, çözüm gerektiren bir gerçek olduğunu ifade etti.
“Kıbrıs sorunu, günübirlik siyasi hesaplara kurban edilemez. Halkımızın geleceği, öngörülebilir bir çözüm sürecine bağlıdır” diyen Akansoy, müzakere sürecinin ve barış kültürünün yeniden canlandırılması gerektiğini vurguladı.
“Toplum, yeni bir siyasal yön ve güven arıyor”
Siyasi partiler arasındaki çatışmalı dilin topluma zarar verdiğini söyleyen Akansoy, toplumsal beklentinin açık olduğunu belirtti:
“İnsanlar artık çözüm üreten bir siyaset istiyor. Güveni tazeleyen, geleceği kuran bir politika arıyor. Bunu yaratmak hepimizin sorumluluğudur.” (MHA)





