Başbakan Tufan Erhürman yaptığı yazılı açıklamada,“Siyasi Eşitliğin Özü Birlikte Yönetmek, Yetki ve Sorumlulukları Paylaşmaktır” dedi.

Erhürman açıklamasına şöyle devam etti;

"Sayın Anastasiadis’in merkezi yanı değil kurucu devletleri güçlü bir federasyon modeli önerisiyle başlattığı tartışma, müzakerelerdeki temel parametrelerden biri olan siyasi eşitlik ilkesinin içeriğinin tartışılmasına evrilmiş gibi görünüyor. Sayın Anastasiadis’in ve güneydeki diğer yetkili makamların konuyla ilgili olarak öne çıkardıkları devletin “işleyebilirliği” veya “işlevselliği” tezi ilk kez bugün değil, onlarca yıldır müzakere masasında Kıbrıs Rum tarafınca “siyasi eşitlik” ilkesinin bir tür anti tezi olarak ileri sürülmektedir.

Bu teze tarihsel gerekçe olarak ise 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “işleyebilir” veya “işlevsel” bir devlet olanaklarına sahip kılınmadığı için sürdürülebilir olmadığı iddiası gösterilmektedir. Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki onlarca yıllık müzakere sürecinde temel parametrelerden biri olarak kabul edilen siyasi eşitlik ilkesinin yine onlarca yıldır masada tüketilmiş olan gerekçelerle bu biçimde yeniden tartışmaya açılmış olması, Kıbrıs sorununun çözüm süreci açısından yapıcı bir ortam yaratmamaktadır. Evet, siyasi eşitlik sayısal eşitlik demek değildir. Ama siyasi eşitliğin Sayın Anastasiadis’in dediği şekilde, yalnızca Kıbrıslı Türklerin “kendilerini güvende hissetmeleri için”, kendi toplumlarının hayati çıkarlarını etkileyecek noktalarda kararlara etkili katılımının sağlanması olarak yorumlanması da asla mümkün değildir. Siyasi eşitliğin özü, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların, özelde federal devleti, genelde federasyonu birlikte yönetmeleri, yetkileri ve sorumlulukları paylaşmalarıdır. Bunun içindir ki müzakere sürecinde federal devletin bazı önemli birimlerinde sayısal eşitlik esas alınırken, diğer birimlerde de Kıbrıslı Türklerin etkili katılımı, çoğunlukla en az bir Türk üyenin olumlu oyunun aranması aracılığıyla sağlanmaya çalışılmıştır.

Amaç, Kıbrıslı Türklerin iradesinin hiçbir biçimde yer almadığı kararların üretilmemesi ve devletin birlikte yönetilmesi, yetki ve sorumluluğun paylaşılması ilkesinden uzaklaşılmamasıdır. Sayın Anastasiadis’in asla unutmaması gereken gerçek, Kıbrıslı Türkleri bazı karar alma mekanizmalarından dışlayan bir yapının, kurulacak bir federasyonun işlevselliğini sağlayacak değil, tam tersine tehlikeye atacak bir unsur olacağıdır. Kıbrıslı Türklerle Rumların kurulacak federasyonu birlikte yönetmeleri ve yetki ve sorumlulukları paylaşmaları yalnızca siyasi eşitliğin sağlanması açısından değil, gerçek anlamda işlevsel bir federasyonun kurulması açısından da zorunluluktur. Onlarca yıldır tekrarlanan ve aslında süreç içerisinde tüketilmiş olan birtakım tezleri yeniden gündeme getirmek sonuç alıcı bir müzakere sürecinin başlamasına hiçbir biçimde yardımcı olmamaktadır. Siyasi eşitlik çözüm açısından olmazsa olmazdır. Dileğimiz bu kısır tartışmalara bir an önce son verilerek Genel Sekreter’in raporunda belirtildiği şekilde sonuç alıcı bir sürecin başlatılmasının hazırlıklarına yoğunlaşılmasıdır.