KTOEÖS'ün yaptığı bildiride eğitim alanında yaşanan gelişmelerle birlikte ülkenin sosyal, kültürel ve siyasi geleceğine dair endişeleri de dile getiriliyor. Sözkonusu bildirinin tam hali şu şekildedir:

Devlet protokolünde dualar okunuyor. Dualar eşliğinde havaalanı açılışı, geçtiğimiz yıllarda okul açılışları yapılıyor. Yaz aylarında çocuklarımıza Kuran kursları verildiği, tarikat, vakıf yurtlarında çocuklarımızın kaldığıyla ilgili ihbarlar, fotoğraflar basına yansıyor. Bu yaz da, geçtiğimiz günlerde, Kalkanlı köyünde 5-6 yaşındaki çocuklarımızın bir arabaya doldurulup, bazılarının ağlayıp arabaya binmek istememesine bakılmaksızın Kuran kursu için camiye götürüldüğü kamuoyuyla paylaşıldı. Cami kapısında kursun ilanının yer alması ve cami hocasının kursun bakanlıktan izinli olduğunu söylemesi ise bilerek isteyerek, gizlenmeden, çekinmeden suç işlendiğini ve buna göz yumulduğunu göstermektedir.

Anayasa ve Milli Eğitim Yasası ülkemizde din eğitiminin devlet eliyle nasıl verilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. BM çocuk hakları sözleşmesine (12 Mart 1996’da KKTC Meclisinde onaylanmıştır) göre de bu kurslar suç, sömürü, istismar kapsamındadır. Ancak yasa tanımaz AKP anlayışı ve pratiği, alt yönetim olan ülkemizde de uygulanmaya devam etmekte, ettirilmektedir.

5-6 yaş grubundaki çocuklara zihinsel gelişimleri açısından en hassas oldukları bir dönemde dini eğitim verilmek istenmesi dinselleştirme politikalarının bir parçasıdır. Bu durum çocukların zihinsel, fiziksel ve pedagojik gelişimleri açısından tehlikeli sonuçlar ortaya çıkaracak, somut ve soyut düşünce evrelerini tamamlamamış çocuklarda ciddi davranış bozuklukları ve psikolojik sorunlara neden olabilecektir. Bu, Türkiye’de olduğu gibi burada da çocukları ve toplumu ‘tek din, tek mezhep’ anlayışı üzerinden ‘tek tip’ hale getirmeye çalışma girişimlerindendir.

Türkiye Eğitim Bakanının bugünlerde eğitim yasalarına aykırı olarak karma eğitimi ortadan kaldırıp okulları haremlik selamlık yapmayı dile getirmesi de eğitimde gericileştirme politikalarının yanında, sosyal, kültürel, siyasi, ekonomik, tüm alanlardaki politikalarla hedefin sorgulamayan, biat eden,

böylelikle kolay yönetilebilen, dindar, kindar bir toplum modeli oluşturmak olduğunu ortaya koymakta ve bu model, biz Kıbrıslı Türklere de kurdurulan vakıf, dernek, tarikat ve protokollerle, dayatılmaktadır. Dayatmalara karşı yıllardır mücadele eden ve mücadeleyi örgütleyen öğretmen ve sendikalarına ise saldırılmakta, toplumu şekillendirmenin temel taşı olan öğretmen itibarsızlaştırılmakta, sendikalar zayıflatılıp bitirilmek istenmektedir.

Ülkemizi yönettiğini iddia edenlere çağrımızdır, çocuklarımızın Kuran kursu adı altında istismar edilmesi suçtur ve bu suçun durdurulması için derhal gereken yapılmalıdır. Ensar vakfında yaşanan çocuk istismarlarına hepimiz tanık olduk. Bilinmelidir ki bunların ülkemizde de yaşanmasını engellemek için her türlü mücadeleyi verecek, yaratılmak istenen toplum modeli için yapılan tüm dayatmalara boyun eğmeyeceğiz.

Selma EYLEM

Başkan

Yönetim Kurulu (a.)