3 örgüt tarafından yapılan ortak açıklamada, işkence ve kötü muamelenin, tüm insanlığın onuruna ve kişiliğine yönelen en ağır saldırılardan biri olduğu ifade edilerek, diğer hak ve özgürlüklerin aksine işkence ve kötü muamele görmeme hakkının hiçbir şekilde kısıtlanamayan mutlak bir hak olduğu kaydedildi.

Bu alandaki sorumluluklarını yerine getirmeyen devletler kadar genel zihniyetteki sorunların da konuşulması gerektiği belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Toplum içerisinde, suç işlediği iddiası ile gözaltına alınan, tutuklanan veya yargılanıp mahkûm olan bireylerin, temel insan haklarının yok sayılabileceği ve her türlü muameleyi hak ettiklerine yönelik yaygın bir algı vardır. Böylece çoğu zaman yaşanan işkence ve kötü muamele vakaları meşrulaştırılmakta, zaten ‘hak ettikleri’ söylenerek, yaşanan insan hakkı ihlalleri görmezden gelinmektedir.”

“MAHKUMLARIN CİDDİ ŞEKİLDE DARP EDİLDİKLERİ BİR OPERASYON GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİNE DAİR MAKUL ŞÜPHE OLUŞTU”

Geçen günlerde yeni cezaevinde “tutuklu ve mahkumların kötü muameleye maruz bırakıldığına” dair basına yansıyan haberlerin ardından meselenin özüne ilişkin araştırma yapıp bazı verilere ulaşıldığı ifade edilen açıklamada, şu iddialarda bulunuldu:

“Edindiğimiz bilgilere göre tıpkı haberde aktarıldığı gibi, cezaevi müdürü tarafından verilen emir doğrultusunda, normal zamanda giydikleri üniformaların aksine kamuflaj kıyafetle, ‘koğuşlarda denetleme yapılıyor’ adı altında mahkumların ciddi şekilde darp edildikleri bir operasyon gerçekleştirildiğine dair makul şüphe oluşmuştur. Darp edilenler arasında henüz reşit olmayan, çocuk yaştaki kişilerin de olduğu bize aktarılan bilgiler arasındadır.”

Devletin derhal, etkin bir soruşturma yapması gerektiği belirtilen açıklamada, etkin bir soruşturma yapılmasının, sorumlu kişilerin adalete hesap vermesine veya masum iseler isimlerinin temizlenmesine imkan vereceğine dikkat çekildi.

Anayasa’nın, insan hak ve özgürlüklerine, hukukun üstünlüğüne, kişilerin ve toplumun huzur ve refahının korunmasına vurgu yaptığı ifade edilen açıklamada, ayrıca Anayasa’nın, “Kişi Dokunulmazlığı”nı düzenleyen 14’üncü maddesi gereği, “Kimseye eziyet ve işkence yapılamayacağına ve kimsenin insanlık onuru ile bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağına” işaret edildi.

Sadece yerel düzenlemelerin değil, mevzuatın parçası haline gelen insan hakları sözleşmelerinin de, işkence ve kötü muamelenin hiçbir istisnaya tabi tutulmadan yasaklanması gerektiğini söylediğine dikkat çekilen açıklamada, buna karşın Ceza Yasası’nda hala işkence ve kötü muamelenin suç kapsamında olmadığı belirtildi.

Bu durumun caydırıcı olmamayı beraberinde getirdiği ve çok kolay bir şekilde hak ihlalleri yaşanmasına zemin yarattığı kaydedilen açıklamada, buna karşın “Genel Müessir Fiil (darp) ve Bedensel Fiili Zarar Veren Eylemli Saldırı” suçlarının işlenmiş olması noktasında makul bir şüphe olduğu yinelendi.

“YENİ CEZAEVİ KAPASİTESİNİ AŞTI”

Tüm bunlar yanında yeni cezaevinin bile kapasitesini aştığı ifade edilen açıklamada, uzman personel eksikliğinin ve gardiyanların çalışma koşullarındaki zorlukların da bilincinde olunduğu belirtilerek, “Ama bu ne mahkumların ne de bizim sorunumuzdur. Bu eksikliği giderecek olan idarecilerdir” denildi.

Son olarak 10 Ağustos günü yaşanan "işkence ve kötü muamele" uygulamaları ile ilgili taleplerin ve girişimlerin olacağı kaydedilen açıklamada, acil talepler şöyle sıralandı:

“-Üzerinden bir hafta gibi bir süre geçmiş olsa bile, darp edildiği iddia edilen insanlar, vakit kaybetmeden adli tabip başta olmak üzere uzman doktorlar tarafından fiziki ve psikolojik muayeneden geçirilmelidir.

-İşkence ve kötü muamele fiili, ‘Fasıl 154 Ceza Yasası’nda suç kapsamına alınmalı, cezaevleri ile karakolların bağımsız, özerk kişi ve kurumlarca denetlenmesinin önünü açacak ‘Yerel Önleme Mekanizması’ kurulmalı ve rutin aralıkla denetleme yapılmasına imkan tanınmalıdır.

Bu gerçekleşene kadar özellikle Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği temsilcilerinden oluşan bir ekibe, alıkonma mekanları olan cezaevleri ve karakollarını denetleme imkanı sağlanmalıdır.

-Gözaltına alınanlar, tutuklananlar ve mahkûmlar için uygulanacak zorunlu ve sistematik sağlık kontrollerinde İstanbul Protokolü usul ve yöntemleri kullanılmalıdır.

-Lefkoşa Polis Müdürlüğü soruşturma başlatmalıdır.

-Sorumlu olduğuna dair şüphe olan kişiler hakkında disiplin soruşturması başlatılmalıdır.”