Bugün Gazimağusa Mahkemesi’ne polis nezaretinde getirilen genç bir kadın vardı; gencecik, ürkek, masum ve tamamen çaresiz. Mahkeme salonuna adım attığı o an yüzündeki ifade, şahit olan herkesin yüreğini burktu. Peki suçu neydi? Suçu yoktu aslında… Tek “suçu”, bu topraklarda doğmuş olmasıydı.
Kendinizi onun yerine koyun; 20 yıl boyunca bu ülkede yaşadı, burada okula gitti, hayatının en temel anlarını burada geçirdi. Ama çaldığı her kapı, ne yazık ki yüzüne kapandı. Neden mi? Çünkü bir kimliği yok. Evet, yanlış duymadınız; Fatoş, KKTC’de doğmuş, burada büyümüş, eğitim almış ama 20 yaşına geldiğinde hâlâ resmi bir kimliğe sahip olamamış.
Fatoş’un hayatı boyunca karşılaştığı bürokratik engellerin listesi uzun: Annesi 2008’de adadan ayrıldı ve geri dönemiyor, çünkü üzerinde 2 milyon TL’nin üzerinde muhaceret borcu var. Biyolojik babası ise ancak 2023’te KKTC vatandaşlığını alabildi. 2024 yılında mahkeme kararıyla babasının soyadını aldı, fakat kimlik başvuruları hâlâ yanıtsız kaldı.
Bu genç kadının tanıdığı bir dayı, bir arkası, güçlü bir teminatı yok bu nedenle kimliksiz. Ve maalesef sistemin gölgesinde, 18 yılını geçirdiği bu ülkede, bugün vatansız hâle geldi. Avukatının da belirttiği gibi, Muhaceret Dairesi vatansız statüsünü tespit etmediği için, tüzük gereği verilmesi gereken “ikamet izninden muafiyet” kararı da çıkarılmadı. Sonuç mu? Fatoş ne ülkeden ihraç edilebiliyor ne de serbest bırakılabiliyor; mahkemeler tarafından “kaçak” statüsünde değerlendiriliyor ve 720 gündür bu belirsizlik içinde yaşamını sürdürüyor.
Bugün mahkeme salonunda yaşananları görseydiniz, onun masum ve çaresiz bakışları karşısında yüreğinizin parçalanmaması imkânsızdı. Avukatı, İçişleri Bakanlığı, Muhaceret Dairesi, Başsavcılık ve Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği dahil tüm yetkili makamlara başvurduklarını ancak her kapının yüzlerine kapandığını belirtiyor.
Fatoş’un sesi duyulmayı bekliyor. Bu ülkenin yetkilileri artık adım atmalı ve genç bir insanın hak ettiği kimliği, güvenli ve onurlu hayatı sağlamak için harekete geçmeli. 20 yaşındaki bir insan, doğduğu ülkede hâlâ sahipsiz bırakılmamalı; bürokratik çıkmazın ortasında kaybolmamalı.(MHA)





