Alevi Kültür Merkezi'nin Basın Açıklaması şu şekilde;

Biz Aleviler, her dönem inancımızdan dolayı ayrımcılığa önyargılara uğradık. Bildiğiniz gibi din dersleri, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından 1982 yılında kabul edilen anayasa ile zorunlu hale geldi.

Din dersi adı altında sadece Sünniliğin öğretildiği, diğer inançların yok sayıldığı bir sistem yaratıldı.

Biz Aleviler, “Din dersinin nesnel, çoğulcu ve eleştirel olmadığını, farklı dinler ya da inanışlara ilişkin yeterli bilgi içermediğini ve bu nedenle zorunlu tutulamayacağı" insan haklarına ve demokrasiye aykırı olduğunu birçok kez dile getirdik.

Din dersleri, hak ve özgürlüklerle ilgili bir sorundur. Dolayısıyla yalnızca biz Alevilerin sorunu değil, tüm başka inançlara mensup kardeşlerimiz açısından da bir sorundur. Devlet; anne baba iradesini aramadan ya da bu iradeye rağmen, yurttaşların çocuklarına din derslerini mecburi kılabilir mi? Devletin din ve inançlar alanındaki bu tutumu ‘laik devlet’ ilkesi ile ne derece bağdaşır? Ya da bu tutum ‘demokratik laiklik’ ilkesine ne derece karşılık gelmektedir gibi birçok soruyu akıllara getirmektedir.

Her alanda olduğu gibi, eğitimde de muhafazakarlaştırma politikalarına karşıyız.

Devlet, yurttaşlarının neye inanacağına, neye inanmayacağına ve nasıl inanacağına karar veremez. Bu konu tamamen bireye ait, bireysel özgürlük alanıdır. Devletin müdahale alanının dışındadır. Devlet, başka alanlarda olduğu gibi, din, inanç ve kültür alanlarında da toplumun dinamiklerine saygı göstermelidir. Dayatmada bulunmamalı; ayrımcılık yapmamalıdır. Kimin neye inanacağına bireyler kendileri karar vermelidir.

Alevi Kültür Merkezi olarak, çocuklarımızın bilimle, sporla ve sanatla uğraşacağı “laik - demokratik” bir eğitim sistemine geçilmesi için mücadelemiz sürecektir.

Şu günlerde ülkemizde süren din dersi kitapları tartışmasında ailelerin-öğrencilerin ve de öğretmenlerimizin yanındayız!

Biz Aleviler, her dönem inancımızdan dolayı ayrımcılığa önyargılara uğradık. Bildiğiniz gibi din dersleri, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından 1982 yılında kabul edilen anayasa ile zorunlu hale geldi.

Din dersi adı altında sadece Sünniliğin öğretildiği, diğer inançların yok sayıldığı bir sistem yaratıldı.

Biz Aleviler, “Din dersinin nesnel, çoğulcu ve eleştirel olmadığını, farklı dinler ya da inanışlara ilişkin yeterli bilgi içermediğini ve bu nedenle zorunlu tutulamayacağı" insan haklarına ve demokrasiye aykırı olduğunu birçok kez dile getirdik.

Din dersleri, hak ve özgürlüklerle ilgili bir sorundur. Dolayısıyla yalnızca biz Alevilerin sorunu değil, tüm başka inançlara mensup kardeşlerimiz açısından da bir sorundur. Devlet; anne baba iradesini aramadan ya da bu iradeye rağmen, yurttaşların çocuklarına din derslerini mecburi kılabilir mi? Devletin din ve inançlar alanındaki bu tutumu ‘laik devlet’ ilkesi ile ne derece bağdaşır? Ya da bu tutum ‘demokratik laiklik’ ilkesine ne derece karşılık gelmektedir gibi birçok soruyu akıllara getirmektedir.

Her alanda olduğu gibi, eğitimde de muhafazakarlaştırma politikalarına karşıyız.

Devlet, yurttaşlarının neye inanacağına, neye inanmayacağına ve nasıl inanacağına karar veremez. Bu konu tamamen bireye ait, bireysel özgürlük alanıdır. Devletin müdahale alanının dışındadır. Devlet, başka alanlarda olduğu gibi, din, inanç ve kültür alanlarında da toplumun dinamiklerine saygı göstermelidir. Dayatmada bulunmamalı; ayrımcılık yapmamalıdır. Kimin neye inanacağına bireyler kendileri karar vermelidir.

Alevi Kültür Merkezi olarak, çocuklarımızın bilimle, sporla ve sanatla uğraşacağı “laik - demokratik” bir eğitim sistemine geçilmesi için mücadelemiz sürecektir.

Şu günlerde ülkemizde süren din dersi kitapları tartışmasında ailelerin-öğrencilerin ve de öğretmenlerimizin yanındayız!