Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin 67. kuruluş yıl dönümü nedeni ile “Şehir Hastaneleri: Kamu Özel Ortaklığı mı? Sağlığın Özelleştirilmesi mi?” başlıklı panel ve Rüstem Kitapevinde yoğun katılımlı bir kokteyl Grup Rast konseri ile gerçekleştirildi.

Şehir hastanelerinin tartışıldığı panele Türk Tabipleri Birliği (TTB) şehir hastaneleri çalışma grubundan Doç. Dr. Ali İhsan Ökten (TTB 2.başkanı), Prof. Dr. Raşit Tükel (TTB eski başkanı), Çiğdem Tokel (gazeteci), Prof. Dr. Uğur Emek (akademisyen, ekonomist) katıldı ve KTTB başkanı Dr. Dt. Ahmet Özant, Kıbrıs’ın kuzeyindeki sağlıktaki sorunlardan bahsetti.

Panelde, KKTC-TC sağlık protokollerinde de ülkemizde de uygulanacağından söz edilen, Türkiye’nin sağlıkta dönüşüm programı kapsamında yaşanan sorunlar irdelendi. T.C Sağlık Bakanlığı’nın yapılandırılması sonucunda bakanlık, hizmet sunandan hizmet alana dönüşmüş, performans sisteminin sağlık hizmetleri talebinde kışkırtmaya neden olmuş, özel klinik gibi çalışan aile hekimliği merkezleri ile koruyucu sağlık hizmetlerinin ciddi zarar gördüğüne dikkat çekildi.

knf-t

Kamu özel ortaklığı temelli şehir hastanesi sistemin Birleşik Krallık’ta ortaya çıktığı ve Britanya Tabipler Birliği mücadeleleri ile vazgeçildiği, ardından bu sistemin başka ülkelere ihraç edildiği belirtildi. Özellikle koruyucu sağlık hizmetlerinden alım garantili, doluluk oranları garantisi veren bir sistem olması nedeniyle tedavi edici bir düzene neden olduğu vurgulandı. Sağlıkta esas olanın hasta olmamak, yani koruyucu sağlık hizmetlerinden uzaklaşıldığı belirtildi. Sağlığın kâr amaçlı olmaması, halkın sağlığa erişiminin en doğal anayasal hak olduğu, halkın sağlık hizmetini önceleyen, kâr amacı gütmeyenin kamunun hastanesi olduğu belirtildi.

Türkiye örneğinde, şehir dışına çok büyük hastaneler yapılıp merkezdeki hastanelerin kapatılmasının hem sağlığa erişimde sorunlara hem de yeni ekonomik rantlara neden olduğu söylendi. Özellikle şehir dışında yapılan hastaneler nedeni ile yurttaşların hizmete erişimindeki sorunlar tartışıldı.

600 yataktan büyük hastanelerin idaresinin zor, sürdürülebilir, maliyetinin yüksek olduğu eklendi. Şehir hastanesi modelinin kamu özel ortaklığı olduğu, sağlık bakanlığının sağlık hizmeti sunan olmaktan çıkıp, hizmet satın alan konumuna dönüştüğü vurgulandı. Türkiye’deki sağlık bütçesinin %11 e yakınını sadece bu hastanelerin kira bedeli olduğu, sağlık hizmetlerinin maliyetinin aslında ciddi oranda arttığı belirtildi.

Son dönemlerde şehir hastanesi adı ile devam eden bazı hastane inşaatlarının aslında kamu hastanesi statüsünde olduğu, kamu özel ortaklığından vazgeçildiği söylendi.

Sağlık hizmetlerinin sunumunda şirketlere birçok imtiyazlar tanınmış, bedava verilen kamu arazileri, görüntüleme, nükleer tıp, laboratuvar hizmetleri, sterilazyon, dezenfeksiyon gibi işlemlerde yüksek yabancı para biriminden yapılan sözleşmelerle sağlık bakanlığı bütçesine yük olarak diğer yatırımlarda zorluklar yaşanmasına neden olduğu vurgulandı. Kamu çalışanı hekimler, özel şirketin çalışanına dönüşerek çalışma koşulları, istihdam sorunları ve özlük haklarının budandığı belirtildi.

Şehir hastaneleri her ne kadar kamu hastanelerinin yeni, modern binalara geçmesi gibi görünse de kamu-özel ortaklığı adı altında ama aslında kamu ile ilgisi olmayan sağlık merkezleri olduğuna vurgu yapıldı. Kamu adı kullanılarak belli sermayelere sağlık emanet edildiği belirtildi. Artık sürdürülebilir olmaması nedeni ile de 32 olarak düşünülen şehir hastanesi sayısı 17 de durdurulduğuna vurgu yapıldı.

Ülkemize, Lefkoşa ya yeni, daha modern, daha donanımlı bir devlet hastanesi gerekliliği uzun yıllardır herkesin hemfikir olduğu ve bizlerinde ısrarcı olduğu bir konudur. Yeni Lefkoşa Devlet Hastanesi yönetim şekli gerçek bir devlet hastanesi modeli ile olmalıdır. Son dönemlerde özellikle ülkede yapılması planlanan sağlıktaki değişimler, imzalanan protokoller ve eylem planlarında Türkiye’deki başarılı sağlık mevzuatlarının KKTC sağlık mevzuatları uygulamalarına aktarılması maddeleri, bu hastanenin şehir hastanesi modeli ile olabileceği yönünde şüphelerimizi artırmaktadır.

Bizlerin önceden savunduğu, panelde de de herkes hem fikir olmuştur ki ülkemizde sağlıkta son nokta olacak hastane mutlaka devlet, kamu hastanesi statüsünde olmalıdır.