Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, emekçinin partisi Bağımsızlık Yolu’nun özel sektörde sendikalaşmanın sağlanması ve emek hareketinin birliği için kararlı bir mücadele yürüttüğü toplumun geniş kesimlerince bilinmekte olduğunu belirterek, AKSA’nın sözleşmesinin feshedilmesi ve kamucu enerji politikalarına geçilmesi için gösterdiği çabanın da gözlerden kaçmayacak denli net olduğunu aktardı. Ersoy, “Üstelik bu mücadeleler günlük olarak değil bir programa yaslanarak, yıllardır akıntıya karşı veriliyor” dedi. Hal böyleyken KIB-TEK’e yapılan sınavsız, şaibeli, usulsüz istihdamlara sendika başkanının adının karışmış olması bile, kendilerini derinden üzdüğüne değinen Ersoy, bu durumun toplumda zaten gerilemekte olan sendikal mücadele ve kamuculuk fikirlerinin altının oyulmasına katkıda bulunduğunu, insanların zihinlerindeki sendikal ve kamucu yaklaşımların itibarını zedelediğini belirtti.

Ersoy, bu durumun sendikanın, emekçilerin ekonomik-demokratik mücadelesinin bir aracı olarak değil, bozuk düzenden nemalanmanın bir aygıtı olarak zihinlerde resmedilmesine sebep olduğunu söyledi. Kamu kurumlarının, toplumsal faydayı hedefleyen, planlı ve verimli enstrümanlar olarak değil, kişisel çıkarlar elde etmenin kısa yolu olarak görüldüğü kanısını pekiştirmiştir şeklinde açıklama yapan Ersoy, bunun da emekçilerin hem sendikal mücadelesinin hem de kamusal enerji mücadelesinin ideolojik olarak geriletilmesine yol açtığını belirtti.

“KAMUSAL KAYNAKLARA ÇÖKEN HARAMİLERİ GÖRÜNMEZ KILACAK EN UFAK İHTİMALİN VARLIĞINA BİLE İZİN VERİLMEMELİ”

Enerji üretimindeki mevcut yapısal sorunlardan ne sendika ne sendika başkanı sorumlu tutulamaz diyen Ersoy, başta gelen sorumluların; KIB-TEK’i usulsüzlüğün, hırsızlığın ve yolsuzluğun arka bahçesine çeviren siyasi erk ve kamu-özel ortaklığı kılıfıyla elektrik üretiminin özelleştirilmesi üzerinden kamu kaynaklarının akıtıldığı AKSA olduğunu vurguladı. Ersoy, “gerçek suçlular ortadayken öfkeyi sendika ve kamu kurumunun üzerine çekebilecek ve kamusal kaynaklara çöken haramileri görünmez kılacak en ufak ihtimalin varlığına bile izin verilmemesi gerekirken, maalesef hem kamuculuğa hem de sendikal mücadeleye zarar verilmiştir” ifadelerine yer verdi.

Çağlayan Cesurer’in yetkilerini devretmesinin doğru bir tercih olduğunu ancak yeterli olmadığını da vurgulayan Ersoy, sendikanın daha evvelden sözünü ettiği gibi şaibeli istihdamları mahkemeye götürmesi ve itibar kaybını en aza indirmesi gerektiğini kaydetti.

Ersoy açıklamalarının sonunda şu ifadelere yer verdi:

“Muhalefetin zihinsel dünyasının egemenlerin aklıyla şekillendiği yerde toplumsal çürümenin önüne geçmek mümkün olmayacaktır. Değişim ihtiyacını hükümetin değişmesiyle sınırlayan kısır anlayışın aksine önce muhalefet anlayışının değişmesinin önemi gün gibi ortadadır.”